Suat Kılıç: Sayın Cumhurbaşkanı ile DEM Parti’liler görüşsün, kanaatler ortaya konulsun

Gizem KARADAĞ-Celal ATALAY/ANKARA, – YENİDEN Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı

Gizem KARADAĞ-Celal ATALAY/ANKARA, – YENİDEN Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, “AK Parti ve DEM Parti görüşmesi artık yapılmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı artık muhatap alsın, görüşsün, tavrını ortaya koysun. Ne olacaksa olsun. Terörsüz Türkiye’yi tabii ki biz de destekliyoruz ama terörsüz Türkiye’nin maliyeti ne olacak? PKK biterken PYD, YPG bitecek mi? DEM Partililer şartlar öne sürmeye devam ediyor. Süreç kısır kaldı, ilerlemedi, bir şey doğurmadı diyor. Demek ki bir beklentileri var. Sayın Cumhurbaşkanı ile DEM Parti’liler görüşsün, kanaatler ortaya konulsun” dedi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç, “Öncelikle Amerika Birleşik Devletleri’nde dün gece saatlerinde Türkiye’ye göre gerçekleşen Donald Trump Siyonist katil Netanyahu görüşmesiyle ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye ve sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik yorum ve yaklaşımlarını irrasyonel ve rahatsız edici buluyoruz. Rahip Brunson hatırlatmasını ise ayrıca tehditkâr ve küstahça bir yaklaşım olarak görüyoruz. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük İsrail projesine destek vermeyecek bunun gibi açık ve örtülü tehditlere teslim olmayacaktır. Amerika’nın elma şekeri Siyonistler için şeker, bizim için zehirdir. Gazze’yi işgal planına Türkiye’yi de dahil etme hevesi Trump’ın da Netanyahu’nun da kursağında kalmaya mahkumdur. Gazze şeridi Donald Trump’ın dediği gibi değerli bir gayrimenkul değil, Filistinlilerin öz yurdudur. Altını çizerek söylüyorum. Trump sadece Siyonist katil Netanyahu’nun dostudur. Bizim değil, Türkiye’nin değil” diye konuştu.

Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:

“Geçtiğimiz günlerde Kazakistan Rum kesimine büyükelçilik açtı, büyükelçi atadı, büyükelçi güven mektubunu sundu, Türkiye’den çıt çıkmadı. Sonrasında Türkmenistan, Kıbrıs Rum kesiminde büyükelçilik açtı, büyükelçi atadı, güven mektubunu sundu, Türkiye’den çıt çıkmadı. Nerede bizim aksakallılar? Nerede Türk devletler Topluluğu? Göz bebeğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Türkiye dışında bir tek Türk devleti temsilcilik açmamışken, Güney Kıbrıs Rum kesimine bu ilgi, bu alaka neyin nesidir? Bu yaşananlar Kıbrıs Fatihi Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın da dönemin başbakanı merhum Bülent Ecevit’in de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucu iradesi merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın da kemiklerini sızlatmaktadır. Türk tarafında İsrail firmalarınca onlarca gayrimenkul projesinde binlerce konut üretilirken ve bu konutlar İsraillilere satılırken Rum tarafında Türk devletlerinin büyük elçilikleri yükselmektedir. Adadan neler oluyor? Türkiye durumun farkında değil mi? Tepki göstermeyecek miyiz? Türk Devletler Topluluğunu harekete geçirmeyecek miyiz? Ey aksakallılar konseyi neredesiniz?”

Kılıç, “Elektrik fiyatlarına konutlar için yüzde 25, doğalgaza sanayi sektörü için yüzde 20 yeni zam yapıldı. 1 Şubat sonrası için 5 bin kilovat saat üzeri konut tüketimine sübvansiyonlar kaldırılmıştı. Sübvansiyonun kaldırılması konut elektriğinde yüzde 150 zamma tekabül ediyorken şimdi de ilave yüzde 25 zam kalemine başvuruldu. Yeniden elektrik zammı yüzde 25 elektrik zammı. Fakirin, fukaranın, garibin, gurabanın konutta bile elektrik faturasının üzerine binildikçe biniliyor. Yüzde 25 elektrik zammını açıklarken doğalgaza yaz ayları boyunca zam yapmayacaklarını ilan etmekle övünüyorlar. Konutlarda doğal gaza zam yok. Ne mutlu bize. Ama sanayi sektöründe doğalgaza yüzde 20 zam var. Sanayide doğalgaza zam demek, gübreye zam, elektriğin üretimine dolaylı zam, ulaşıma zam demektir. Bütün mal ve hizmetlere yüzde 20 ilave zam demektir. Asgari ücret dahil, emekli maaşı dahil bütün ücretler bu zam yağmuru ve enflasyon karşısında erimeye devam ederken hükümet zamlar dışında bir çıkış yolu çaresi bulamamaktadır. Bu arada Sayın Şimşek’in bir iddiası var. Diyor ki, enflasyon düşüyor, inanırsan. Millet olarak ya karanlıkta kalacağız ya bir avuç imtiyazlı holdingin elektrik dağıtım firmalarına çalışacağız. Gelinen nokta budur. Yıllardır devlet bu dağıtım firmalarının sözde zararlarını sübvanse ediyor. Devlette millet de dağıtım kartellerine çalışıyor. Yapılması gereken bellidir. Doymak bilmeyen dağıtım firmalarını beslemek yerine dağıtım işini yeniden devletleştirmek. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’na da önerimizi iletiyoruz. Doymak bilmeyen elektrik dağıtım kartellerini sübvansiyonlarla gizli açık zamlarla beslemeye devam etmek yerine dağıtım işini özelleştirmek” dedi.

Kılıç, “Zamanı gelmişse geçen bir görüşmedir. Gölge boksuna artık son verilmelidir. İmralı sürecinin hükümet neresindedir? Sayın Cumhurbaşkanı bu sürecin neresindedir? Ne ölçüde destek vermektedir? Bunu artık toplum olarak görmek mecburiyetindeyiz. Görüşmeler bu zamana kadar vekaletler yoluyla yürütüldü. Toplumu, kamuoyunu DEM Parti’liler bilgilendirdi. Sayın Cumhurbaşkanı artık muhatap alsın, görüşsün, tavrını ortaya koysun. Ne olacaksa olsun. Terörsüz Türkiye’yi kim desteklemez? Terörsüz Türkiye’yi tabii ki biz de destekliyoruz ama terörsüz Türkiye’nin maliyeti ne olacak? PKK biterken PYD, YPG bitecek mi? Yoksa bize PKK bitti havucu uzatılırken öte yandan Suriye ordusu YPG’nin silahlı unsurlarına mı teslim edilecek? Biz terör örgütü bitti diye sevinirken yanı başımızda komşumuz Suriye topraklarında bir terör devletiyle karşı karşıya mı kalacağız? DEM Parti’liler şartlar öne sürmeye devam ediyor. Süreç kısır kaldı, ilerlemedi, bir şey doğurmadı diyor. Demek ki bir beklentileri var. Bir doğum bekliyorlar. Bekledikleri doğum nedir? Sancısı ne şekilde ve kimler tarafından çekilecektir? Bunu görmemiz lazım. Sayın Cumhurbaşkanı ile DEM Partililer görüşsün, kanaatler ortaya konulsun. PYD, YPG, PKK bu işin neresinde? Öcalan bu işin neresinde? Herkes göreceğini görsün. DEM Parti’liler ile bu sürecin bir adım daha ileri gitmesi mümkün değildir. Devlet bu işin neresinde? Biz bunu görmek istiyoruz. Ve bundan sonra DEM Parti ile değil, devletle bu konuda muhatap olmak istiyoruz. Eğer bir süreç yaşanacaksa devlet bu sürecin merkezinde olmak zorundadır. Ve elini açık tutmak mecburiyetindedir. Devletin elinde ne var? Bunu görmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Kılıç, Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ifadelerine ilişkin şunları söyledi:

“Açıklamaları abartılı yaklaşımlar olarak değerlendiriyoruz. Türkiye’de bugün adalet rayından yer yer çıkmıştır. Yargıda adaletsizlikler yaşanmaktadır. Hep söylüyoruz. Adalet mülkün temelidir. Mülkten kasıt devlettir. Yargısı bağımsız olmadıkça ve adalet herkes için aynı eşit koşullarda çalışmadıkça devletin temellerinin sarsılması kaçınılmazdır. Ama hal böyleyken seçilmiş bir hükümete Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki demokratik meşruiyete rağmen cunta demeyi doğru bulmuyoruz. Bu abartılı bir yaklaşımdır. Öyle zannediyorum ki, Sayın Özel de cunta ve cunta başı demiş olduğundan dolayı pişmanlık duymaktadır. Bu demek değildir ki, yargıda, adliyede her şey yolundadır. Adalet harfiyen işlemektedir. Yargı bağımsızdır ve düzgünce çalışmaktadır. Bu demek değil. Ama dengeyi de kaçırmamak lazım. Kantarın topuzunu kaçırmamak lazım. Cunta başı dediğiniz Cumhurbaşkanı’yla birkaç ay önce normalleşme adı altında karşılıklı birbirinize ziyaretlerde bulundunuz. Yani siyasetin rotası bu kadar kırılgan olmamalı ve bu kadar çabuk seyir değiştirmemeli diye düşünüyorum. Abartılı yaklaşımlarından kaçınmak lazım. Partilerin ve liderlerin birbirinin yüzüne bakabilecek zemini yitirmemesi lazım. Birbiriyle tokalaşmak, konuşabilme zeminini yitirmemesi lazım. Yukarıda kamplaşma ve hakaret düzeyi bu boyuta ulaştığında aşağılarda toplumsal kırılmalar çok daha derin ve büyük yaşanabilir. Dini bayramlarda bile partiler birbirinden ayrıştırıldı. Bayramlaşmaya değer partiler, bayramlaşmaya değmeyen partiler şeklinde bir kategorizasyonun yapılması gerçekten son derece yanlıştı. Bunu maalesef büyük parti kategorisinde kendini görenler yaptı. Herkese ‘bayram barışma için bir vesiledir’ nutkunu çekerken kendileri bayramlaşmada kapılarını başkalarına açık tutmadılar. Bu bayrama kadar kapıyı sıkı sıkıya kapattıkları DEM Parti ile bayramlaştılar. Birbirleriyle bayramlaşmadılar. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Bunlar siyasetin ruhuna da tabiatına da aykırı şeyler. Dini bayramın, Ramazan’ın da ruhuna, değerine, kıymetine, önemine de tamamen aykırı şeyler. Bu yaklaşımla Türkiye siyasetini dizayn etmek mümkün değil. Daha kaliteli ve daha kalifiye liderlikler gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum.”