‘Su kanunu olmadan, iklim kanunu olmaz’

Mehmet ÇINAR/ANTALYA, -TÜRKİYE Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr.

Mehmet ÇINAR/ANTALYA, -TÜRKİYE Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, iklimin güvencesinin su olduğunu belirterek, “Su, ‘Su Kanunu’ ile koruma altına alınmadan, ‘İklim Kanunu’nun çıkarılması anlamsızdır, eksiktir” dedi.

Dr. Erol Kesici, TBMM Genel Kurulu’nda muhalefet partilerinin itirazlarının ardından geri çekilerek yeniden komisyona gönderilen İklim Kanunu teklifine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Dr. Kesici, doğal ortam ve kaynakların aşırı kullanımı, tüketimi, kirletilmesi, insanın doğanın döngü ve dengesine olumsuz etkilerinin sonuçlarına dikkati çekti. Dr. Kesici, susuzluk, aşırı kuraklık ve dünya atmosferinde sera gazlarının artışına bağlı dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığın 2 derece artmasıyla, küresel ısınma ve iklim krizi yaşandığını kaydetti.

‘SU VARSA İKLİM OLUŞUR VE ŞEKİLLLENİR’

İklim değişikliğinin etkilerini her gün suya, gıdaya ulaşamamanın yanı sıra seller, kuraklık ve yangınlarla gündemde olduğunu belirten Dr. Kesici, “Gezegenimizde yaşamın suyla başladığı ve şekillendiği ilkesine göre, su hayatın vazgeçilmezi ve iklimin güvencesidir. O nedenle suyu koruyamazsak, gıdayı, ekonomiyi, yaşamı, geleceği korumamız mümkün değildir. İklim güvencesi sudur. Su varsa iklim oluşur ve şekillenir. O nedenle bir ülkede hayatı şekillendiren, canlıların yerine başka hiçbir şeyi koyamadıkları su ‘Su Kanunu’ ile koruma altına alınmadan, ‘İklim Kanunu’nun çıkarılması anlamsızdır, eksiktir” dedi.

20’DEN FAZLA TARIM VE SU HAVZASI ETKİLENECEK

İklim Kanunu’nun, bir ülkenin iklim krizi ile mücadelede uyumlu ve dirençli olmasını sağlamak, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve tüm bu süreç içerisinde her bir kişi ve kurum için adil geçişi yönetmeyi yasal güvenceye alan en kapsamlı düzenleme olduğunu kaydeden Dr. Kesici, “Adil ve uygulanabilir olması insanların yönetimine bağlıdır. Ülkemizde iklim krizinden ciddi şekilde etkilenecek 20’den fazla tarım ve su havzası yer almaktadır. İklim Kanunu toplumun her kesiminin sesini duyurmalı ve kanun hazırlanırken bilim insanla­rı, çevre örgütleri ve vatandaşlar sürece dahil edilmeli, İklim Kanunu yapım ve uygulama süreci şeffaf, adaletli, katılımcı ve hesap verebilir olmalıdır. Ülkemizde çok ciddi sorunlar yaşayan su ve tarım havzalarında yaşayan insanlarımızın bu konuyla ilgili bilgileri karmaşık söylentiler- eleştiriler halindedir. Bu da hazırlanan taslağın adeta kapalı kapılar ardında sürdürüldüğü ve insanların görüşlerinin yeterince alınmadığını göstermektedir” diye konuştu.

‘NET BİR DÜZENLEME İÇERMİYOR’

Sadece bir reklam sloganı haline gelen ‘net sıfır karbon’ hedefinde önceliğin ulaşım ve sanayi olması gerektiğini dile getiren Dr. Kesici, “Fabrikaların, otomotiv sektörünün, kara- hava yolu şirketlerinin sorumlulukları için sanayi ve ulaştırma düzenlemelerinde belirli emisyon standartları ve yaptırımlar uygulanması öncelik gerektirir. Fosil yakıt için devletin kişi ya da kurumlara mal, para veya hizmet biçiminde yaptığı karşılıksız yardımlara dair net bir düzenleme içermiyor. Yaygın olarak hayvan yetiştiriciliğinin yasaklanacağı endişesi giderek artmaktadır. Karbon salınımında öncelik tarımsal üretimde hayvan yetiştiriciliğinden ama daha çok ulaşımda ve sanayide net sıfır karbon hedefi öncelik oluşturmalıdır” dedi.

ENERJİ REFORMU ZORUNLULUĞU

Enerji reformu zorunluluğuna da vurgu yapan Dr. Kesici, şunları söyledi:

“Fosil yakıt kullanımını sınırlandıran, hidro, jeotermal, güneş, rüzgar, odun, bitki artıkları, biyokütle, gel-git ve dalga vb. yenilenebilir kaynaklara öncelik veren düzenlemeler ve ilgili destek getirilmelidir. İklim Kanunu’yla ilgili farklılık yaratabilmek için siyasi irade ve toplumsal destek gerekmektedir. Bunun için hükümetlerin kararlı ve halkın bilgilendirilerek, kuşkuları giderilerek sahipleneceği yansız, adaletli bilinçli olarak karar verme ve bu kararı yerine getirme gücü oluşmalıdır. Yeşil kalkınma vizyonu, emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişimiyle mücadelede sera gazının azaltılması için yapılaşma-dönüşüm için çok ciddi finansal- bilimsel kaynağa ihtiyaç vardır ve mutlaka sağlanmalıdır. Adil geçiş, bu süreci yakından takip etmek, politika yapıcıların vaatlerini somut adımlara çevirmesini talep etmenin yanı sıra azaltım, uygulama çalışmalarında sürekli denetim, raporlama ve takip, amasız fakatsız uygulanmalıdır. Kanunlar rafta kalmamalıdır.”