İSTANBUL, – UZM. Dr. Özlem Gül, panik bozukluk ve panik atak hakkında bilgi vererek, “Yapılan araştırmalara göre toplumdaki herhangi 100 kişiden 3-4’ü panik bozukluk yaşamakta ve bu durum kadınlarda erkeklere göre daha fazla görülmektedir” dedi.
Medicana Ataköy Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Özlem Gül, panik bozukluğun günümüzde yaygın olarak görüldüğünü söyleyerek, “Panik bozukluk, sık sık tekrarlayan panik atak ile karakterizedir. Aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir, birdenbire başlar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 10-30 dakika devam ettikten sonra kendiliğinden geçer. Kişi kalp krizi ya da felç geçirdiği hissine kapılarak yoğun bir korku yaşar. Bazen de başında bir tuhaflık, sersemlik, kendisini ya da çevresini garip ya da değişik hissetme gibi duyguların ortaya çıkmasıyla, kontrolünü kaybetmeye ya da çıldırmaya başladığını düşünerek kendisine ya da çevresindekilere zarar vermekten korkmaya başlar” diye konuştu.
‘KALP KRİZİNE BENZER BELİRTİLERİ VAR’
Panik atak sırasında bireylerin kalp krizine benzer belirtiler gösterebildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Özlem Gül, “Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma, çarpıntı, terleme, nefes darlığı, baş dönmesi, uyuşma, üşüme, ateş basması, bulantı, karın ağrısı, titreme, kendini değişmiş hissetme, çıldırma korkusu, ölüm korkusu gibi belirtiler panik atak dolayısıyla panik bozukluk belirtileri arasındadır. Panik bozuklukta bu belirtilerin en az dört tanesi görülür” ifadelerini kullandı.
‘BEDENSEL HASTALIK SAPTANMIYOR’
Toplum içinde herhangi 100 kişinin yaklaşık 3-4’ünün bu hastalığı ya daha önce geçirmiş ya da halen bu yaşamakta olduğuna değinen Uzm. Dr. Özlem Gül, “Bu sorun, genellikle ilk kez 20-35 yaşları arasında başlar. Kadınlarda, erkeklere göre 2-3 kat fazla görülür. Hastalar belirtileri yaşamaya başladığında genellikle acil servis, kardiyoloji, nöroloji gibi değişik bölümlerde defalarca muayene olurlar. Ancak belirtileri açıklayabilecek herhangi bir hastalık bulunmaz” dedi.
KİŞİLER TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINI KULLANAMAYABİLİR
Uzm. Dr. Özlem Gül şöyle devam etti:
“Panik atak yaşayan bireyler, bir süre sonra ataklara ve ataklar sırasında geçekleşeceğine inandıkları felaketlere karşı bazı önlemler almaya ve kimi davranışlarını değiştirmeye başlarlar. Panik atak geçirme korkusuyla özellikle kalabalık ortamlar, otobüsler, metrolar veya trenler, uçak gibi toplu taşıma araçlarına binmekten ya da yalnız başına seyahat etmekten kaçınabilir. Kişi kendi arabasıyla seyahat etmeyi tercih edebilir. Panik atak hastalarının en belirgin özellikleri ise yalnız başına evde kalamaz, sokağa yalnız çıkamaz, asansöre binemez, dar sokak ya da köprülerden geçemez, pazar yeri, büyük mağazalar gibi kalabalık yerlere ya hiç giremez olurlar ya da ancak yanlarında birisi ile yoğun bir endişe ve rahatsızlık duyarak bu tür yerlere gidebilirler. Hastaların, yalnız başlarına panik atağın geleceğini zannettikleri yerlere gidememe, o tür yerlerde kalamama durumlarına da agorafobi adı verilir. Hastaların yüzde 60’dan fazlası, atakların geleceği yer ve durumlardan kaçınmaya başlarlar.”
PEK ÇOK ETKEN PANİK BOZUKLUĞA YOL AÇABİLİR
Panik bozukluğun kesin bir nedeni olmadığının altını çizen Psikiyatri Uzmanı Dr. Özlem Gül son olarak “Panik bozukluk ancak bir dizi faktörün kombinasyonuyla gelişebilir. Genetik yatkınlık, beyin kimyası, kişilik özellikleri ve stres etkenleri, bu bozukluğun ortaya çıkmasında etkili olan değişkenlerdir. Panik bozukluğun tedavi yöntemi kişiye özel olarak belirlenir. Problem genellikle ilaç tedavisi, bilişsel davranışçı tedavi yöntemleri ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabilir” diye konuştu.