İSTANBUL, – DÜNYACA ünlü yönetmen Oliver Stone’un çektiği ‘Nuclear Now’ isimli belgesel filmin gösterildiği Hacettepe Üniversitesi ve Sinop Üniversitesi’nin Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanları Prof. Dr. Şule Ergün ile Prof. Dr. Meryem Seferinoğlu, kamuoyunun nükleer enerji konusunda doğru bilgilendirilmesinin nükleer enerjiye desteğin artmasında büyük rol oynadığını ifade etti. Prof. Dr. Ergün, “Nükleer enerjide yanlış inanışlar yerini bilgiye dayalı yaklaşımlara bırakıyor” dedi.
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şule Ergün, ‘Nuclear Now’ gibi belgesellerin nükleer enerjiye ilişkin bilimsel yaklaşımları teşvik ettiğini söyledi. Bu tarz bilgilendirici materyallerin gençlerde merak uyandırarak konuyu daha fazla araştırmalarına yol açtığını belirten Prof. Dr. Ergün, “Filmde nükleer enerjinin sadece elektrik üretimindeki rolü değil, barışçıl kullanım alanları ve temel bilimlere katkısı da öne çıkıyor. Film böylece yanlış bilgi, yargı ve algıların giderilmesine katkı sağlıyor. Gençleri bilimle buluşturmak, nükleer enerjiye yönelik önyargıları kırmak adına bu tür etkinliklerin çok değerli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
‘TÜRKİYE’DE NÜKLEER ALGISI DEĞİŞİYOR’
Türkiye’de nükleer enerjiye yönelik algının giderek değiştiğini vurgulayan Prof. Dr. Ergün “Dünyada nükleer enerjiye yönelik desteğin arttığını gözlemliyoruz. Kazakistan’da yapılan referandumda, ülkenin ilk nükleer santralinin inşası için halkın yüzde 71,1’i ‘evet’ oyunu vererek nükleer enerjiye destek verdi. Macaristanlı bir düşünce kuruluşu tarafından Avrupa Projesi kapsamında yapılan bir anket, Avrupa vatandaşlarının nükleer enerjiye bakış açısının giderek daha olumlu hale geldiğini ortaya koydu. Sonuçlar, Avrupa’da enerji ihtiyacının çoğunluğunun nükleer kaynaklardan sağlanması gerektiğini düşünenlerin oranının 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 14 artarak yüzde 40’a yükseldiğini gösterdi. Aynı zamanda, Türkiye’de genç nesil arasında nükleer enerjiye olan ilginin sürekli arttığı görülüyor. Geçen yıl 50, bu yıl ise 55 öğrenci Hacettepe Üniversitesi Nükleer Mühendislik Bölümü’ne kayıt yaptırdı. Ayrıca, son çalışmalar, toplumun yüzde 44,9’unun Türkiye’nin dünya çapında önde gelen ülkeler arasında yer alabilmesi için nükleer enerjiye ihtiyaç duyduğunu düşündüğünü gösteriyor. Akkuyu NGS faaliyete geçtiğinde bu oranın daha da artacağından eminim” açıklamasında bulundu.
Belgesel hakkında görüşlerini de paylaşan Prof. Dr. Ergün, “Belgesel, iklim değişikliği gibi küresel sorunlara dikkat çekiyor ve bu sorunların nükleer enerjiye dair korkulardan çok daha tehlikeli olduğunu gösteriyor. Nükleer enerjiyi çok yönlü bir şekilde inceleyerek, tarihini ve avantajlarıyla dezavantajlarını dengeli bir biçimde ortaya koyuyor. En önemlisi, modern nükleer sanayinin, geçmişteki silahlar ve kazalarla olan ilişkilerinden farklı olduğunu vurguluyor ve sanayinin güvenlik açısından önemli ölçüde geliştiğini belirtiyor. Ayrıca, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede ve CO2 emisyonlarını azaltmada nükleer enerjinin dikkate alınmasının ne kadar hayati olduğunu vurguluyor. Stone’un filminde nükleer karşıtı hareketlere pek çok farklı sektörden kuruluşların da destek verdiğine ilişkin bilgiler yer alıyor. Filmde bu hareketlerin petrol ve doğal gaz şirketleri tarafından desteklendiği belirtiliyor” diye konuştu.
PROF. DR. SEFERİNOĞLU: NÜKLEER ENERJİ PEK ÇOK FARKLI ENDÜSTRİYEL ALANDA KULLANILIYOR
Sinop Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Meryem Seferinoğlu da nükleer teknolojinin sadece santrallerde değil, pek çok farklı endüstriyel alanda kullanıldığını söyledi. Prof. Dr. Seferinoğlu, “Uygulama teknolojileri ile nükleer enerji teknolojilerini ikiye ayırıyorum. Nükleer bilim teknolojilerinin en önemli uygulamaları arasında nükleer tıp, gıda sektörü sanayi bulunuyor. Türkiye sağlık sektöründe nükleer bilim teknolojilerini çok iyi kullanıyor. Bu konuda uluslararası düzeydeyiz. Nükleer enerji teknolojilerine ise uranyumun doğumundan ölümüne kadar geçen tüm süreç diyebilirim. Nükleer enerji teknolojileri sadece santral değil, birçok teknolojinin bütünü olarak düşünülmeli. Yakıt döngüsünün her adımı enerji teknolojisinin içerisinde yer alıyor” dedi.
Nükleer enerji alanının, yüksek mühendislik hesaplamaları ve dikkatli uygulamalar gerektiren bir teknoloji olduğunu belirten Prof. Dr Seferinoğlu, “Nükleer enerji teknolojilerinde çalışmak disiplin, kalite ve gerçekten çok iyi olmayı gerektiriyor. Öğrencilerime, bu alandaki bilgiyi her yerden edinmelerini ve iyi bir mühendis olabilmek için her alanda yetkin olmalarını tavsiye ediyorum. Nükleer enerji mühendisliği, mükemmeliyet gerektiren bir alan. Sistemleri doğru şekilde kontrol edebilirseniz, güvenli bir enerji üretimi sağlarsınız. Akkuyu gibi modern nükleer santrallerde personel son derece nitelikli ve güvenlik sistemlerinin ayrıca tesisi ‘insan hatası’ olarak adlandırılan durumlara karşı koruyor” ifadelerini kullandı.
‘DÜNYADA NÜKLEER ENERJİ KULLANIMI OLDUKÇA YAYGIN’
Nükleer enerjinin dünya genelinde oldukça yaygın kullanıldığını vurgulayan Prof. Dr. Seferinoğlu “Rusya, ABD, Fransa ve diğer ülkeler bu teknolojiyi etkin bir şekilde kullanıyor. Fransa, elektrik ihtiyacının yüzde 70’ini nükleer enerjiden karşılarken, Rusya bu ihtiyacın yüzde 20’sini nükleer enerjiyle karşılamaktadır. Kanada, Belçika, İsveç, Macaristan gibi gelişmiş ülkelerde de nükleer enerji kullanılıyor. Bahsedilen ülkeler, enerji ihtiyaçlarının yaklaşık yüzde 50’sini nükleer enerjiyle karşılayarak temiz enerjiden faydalanıyor. 2024 Dünya Nükleer Performans Raporu’na göre, geçtiğimiz yıl küresel elektrik talebinin yüzde 9’u nükleer enerjiyle karşılandı. Raporda ayrıca, dünya genelindeki nükleer reaktör sayısının son 20 yılda yüzde 80 arttığı ve nükleer santrallerin 2023 yılında 2,1 milyar ton karbondioksit emisyonunu engellediği belirtiliyor. Bu nedenle, bu ülkeler temiz enerji kaynağı olarak nükleer enerjiye geçmeselerdi, ölümcül sonuçlara yol açabilecek ciddi hava ve çevre kirliliği ile mücadele etmek zorunda kalacaklardı” dedi.
Enerji üretiminin iklim değişikliği üzerindeki doğrudan etkisine dikkat çeken Prof. Dr. Seferinoğlu, Türkiye’nin enerjide kat ettiği yola da değinerek “Bu nedenle, enerji elde ederken güvenilir yöntemler kullanmalı, doğayı korumalı ve karbon ayak izini azaltan teknolojilerden faydalanmalıyız. Bildiğiniz gibi, Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzalayarak 2053 yılına kadar sıfır karbon emisyonu hedefi belirledi. Bu hedefe ulaşabilmek için, doğayı koruyarak güvenilir enerji üretmemiz gerekiyor. Fosil yakıtlara kıyasla, nükleer enerji çevre üzerinde zararlı bir etki yaratmadan sürekli enerji sağlama kapasitesine sahip” diye konuştu.
‘NÜKLEER ENERJİ KESİNTİSİZ ENERJİ SAĞLAYABİLEN BİR SİSTEM’
Nükleer enerji ile yenilenebilir enerji kaynaklarını kıyaslayan Prof. Dr Seferinoğlu, “Yenilenebilir enerji teknolojileri yeşil bir enerji, ancak tamamen doğal şartlara bağlı ve sürekli değil. Buna karşın nükleer enerji kesintisiz, 7 gün 24 saat enerji sağlayabilen bir sistem. Ayrıca hava koşullarından etkilenmemesi bu enerjiyi güvenli kılıyor. Tüm dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de daha fazla enerjiye ihtiyacı var. Gelecekte, elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte, enerji üretiminin daha da kritik bir hal alacak. Bu elektriğin nasıl üretileceğini düşünmeliyiz. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma için güçlü bir enerji altyapısına ihtiyacı var” açıklamasında bulundu.