Bakan Tunç: Herhangi bir af söz konusu değil (2)

BAKAN TUNÇ, ‘YARGI VE İŞ DÜNYASI SEMPOZYUMU’NA KATILDI Adalet Bakanlığı

BAKAN TUNÇ, ‘YARGI VE İŞ DÜNYASI SEMPOZYUMU’NA KATILDI

Adalet Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ortaklığında ticaret ve sözleşme hukuku kapsamında yaşanan sorunlar ile alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin tartışılacağı ‘Yargı ve İş Dünyası’ başlıklı sempozyum, bugün Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un katılımıyla başladı. Bir gün sürecek sempozyuma TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Günay, Kocaeli Valisi İlhami Aktaş, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, Yargıtay Birinci Başkanvekili Adem Albayrak, hakim ve savcılar ile davetliler katıldı.

Adalet Bakanı Yılmaz, sempozyumdaki konuşmasında hem adliye binalarına yapılan yatırımlar hem de yargı anlamındaki değişikliklere değinerek, “Ben, ‘Hukuk devleti ilkesi güçlendi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik bir hukuk devletidir’ dediğimde buna itiraz edenler oluyor. ‘Adalet Bakanı bunu sürekli niye tekrar ediyor? Demek ki bir problem mi var?’ şeklinde birtakım eleştirilerle karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye’de hukuk güvenliğinin olmadığı yönünde maalesef birtakım dezenformasyonlar söz konusu. Hukuk güvenliği endeksi şeklinde masa başında oluşturulmuş, ülkemizi karalamaya yönelik, yargı camiamızı karalamaya yönelik birtakım endekslerle maalesef haksız ithamlarda da bulunanlar var. Türkiye’nin hukuk güvenliği endeksinde dünya sıralamasında geride olduğunu söyleyenler, Türkiye’ye haksızlık yapıyorlar. O listeye baktığımız zaman ülkemizin üstünde gösterilen birçok ülkede yargı kurumlarının nasıl olduğunu, orada demokratik seçimlerin bile yapılmadığını gördüğümüzde, bu listelerin bir inandırıcılığı söz konusu değil. Masa başında düzenlenmiş, herhangi bir objektif kritere dayanmayan, ülkemizde röportaj yaptıkları kişilerin, özellikle muhalif sayılan kişilerden, belli ideolojiye sahip kişilerden görüşler alınarak oluşturulmuş yanlı listelerle ülkemizin o sıralamada olduğunu söylemek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve yargımıza büyük haksızlık. Yine o endekslerde, basın özgürlüğü endekslerinde Türkiye’yi İsrail’in daha gerisinde göstermek mümkün mü? Son 1 yılda İsrail’in 200’den fazla gazeteciyi öldürmüşken, onların yaşam hakkını ihlal etmişken nasıl İsrail, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin basın özgürlüğü anlamında önünde olabilir? Bu mümkün mü? Tamamen kara propagandaya yönelik birtakım çalışmalar var. Tabii bunlara karşı da elbette ki cevaplarımızı vermek durumundayız” dedi.

‘HUKUK GÜVENLİĞİ OLMASA BU YABANCI YATIRIMCI TÜRKİYE’YE GELEBİLİR MİYDİ?’

Türkiye’nin hukuk güvenliği noktasında en güvenli ülkelerden biri olduğunu, yargının her zamankinden daha bağımsız ve tarafsız olduğunu söyleyen Bakan Tunç, “Bunu açıklıkla söylüyoruz. Evet, yargı tarihimizde istemediğimiz, özellikle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda tartışıldığı dönemler çok oldu. Hatırlıyoruz, yani 27 Mayıs yargısı. Bu ülkenin başbakanını, bakanlarını darağacına gönderen yargı sistemi. Yine 12 Eylül’de ‘Bir sağdan, bir soldan’ diyerek o gençlerin idama mahkum olduğu yıllar. 28 Şubat yargısı; adeta vesayetçi anlayışın emrine girmiş, darbecileri savunan, darbe mağdurlarını yargılayan, milletin hakkını, hukukunu savunmayan bir yargı sisteminden, bugün milli iradeye saygı duyan, demokrasiye saygı duyan, işte 15 Temmuz’da darbeciler sahneye çıktığında, millet, meydanlarda darbecilere karşı koyarken, bu ülkenin Cumhuriyet savcıları, hakimleri evlerinde oturmayıp adliyelere koşarak o darbeciler hakkında gözaltı kararları ve yakalama kararları vererek milletin huzurunda onların hesap vermelerini sağlamıştır. Aradaki fark budur. Yargımız, 15 Temmuz’da demokratik hukuk devletine saygı duyan, milli iradenin yanında duran ve milletin hakkını, hukukunu koruyan, insan haklarını savunan bir yargı olarak dünyaya örnek olmuştur ve yıllar sonra 28 Şubat darbecileri, 12 Eylül darbecileri milletin huzurunda hesap vermiştir ve geldiğimiz noktayla da gurur duymak gerekir. Hukuk güvenliği olmasa bu yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelebilir miydi? 2002 yılına kadar 80 yıl boyunca bu ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye tutarı 15 milyar dolar. 2002’den bugüne 23 yılda 273 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı gelmiş. Katbekat artmış. Sadece 23 yılda 273 milyar dolar, 80 yılda 15 milyar dolar. Hukuk güvenliği tahkim edildiği için, hukuk devleti ilkesi tahkim edildiği için, ülkemiz yüksek standartlı bir demokrasiye kavuştuğu için bu olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Birileri, özellikle ülkemiz muhalefeti maalesef Türkiye’yi bu noktada karalayarak, ‘Hukuk güvenliği yok, yatırımcıya buraya gelmeyin, burada zorlanırsınız’ demek ülkemizi menfaatine değildir; yatırımcının menfaatine değildir. Biz hukukla ekonomiyi, adaletle kalkınmayı atbaşı götüren bir iktidarız. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bunu gerçekleştirdik, başarmaya da devam ediyoruz ve bugünkü toplantımız da zaten işte bunun en güzel örneği; iş dünyasıyla yargı dünyasını bir araya getirmek” ifadelerini kullandı.

‘PEŞİN HÜKÜMLERLE BİRİLERİNİN SUÇSUZ YA DA MAHKUM İLAN EDİLMESİ HUKUK DEVLETİYLE ASLA BAĞDAŞMAZ’

Son günlerde yolsuzluk iddiaları nedeniyle başlatılan soruşturmalar üzerinden yargının hedef alınmasını üzülerek takip ettiklerini ifade eden Bakan Tunç, “Henüz deliller ortaya konulmadan, yargılamalar tamamlanmadan, peşin hükümlerle birilerinin suçsuz ilan edilmesi ya da mahkum edilmesi hukukla ve hukuk devletiyle asla bağdaşmaz. Biz masumiyet karinesine önem veriyoruz. Lekelenmeme hakkı anayasal bir haktır ve bu konuda özellikle yaptığımız düzenlemelerle soruşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi imkanları gibi ve diğer ceza muhakemesi kanununda yaptığımız düzenlemelerle, bu konuda özellikle masumiyet karinesine hep dikkat çekiyoruz ancak devam eden soruşturmalarla ilgili dosyanın içeriğini bilmeden, delilleri görmeden, daha ilk andan itibaren ‘Yargı yanlış yapıyor, olamaz, suçsuz’ demek de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına ters. Özellikle yargı mensuplarını bu konuda tehdit etmek, yargıyı karalamaya yönelik beyanlarda bulunmak, sokak çağrısı yapmak, boykot çağrısı yapmak, bunlar doğru değil. Burada hep beraber yargı sürecini beklemek durumundayız. Zaten soruşturma sonrasında her şey ortaya çıkacaktır. Suçluyla, suçsuz, kim ne yapmış, delilleriyle, iddianame ortaya çıktığında kamuoyu, tüm şeffaflığıyla görecektir” dedi.

‘YOLSUZLUK SORUŞTURMALARI EKONOMİMİZ İÇİN OLUMLU BİR GELİŞMEDİR’

Boykot çağrısının akıl alır bir şey olmadığını da söyleyen Bakan Tunç, “İş adamlarımız, özellikle iş dünyamız, esnafımız gördü ki bu boykot çağrısına milletimiz itibar etmedi. Bunun hiç kimseye bir faydası yok; ülkemize faydası yok. Üretimi durdurmanın, esnafın kepenk kapatmasını sağlamanın kime ne faydası olabilir? Bu çağrıları yapana ne faydası olabilir? Dolayısıyla farklı tepkiler demokratik ülkelerde gösterilebilir ama özellikle vatandaşlarımızın alım gücünü etkileyebilecek, ekonomiyi sarsmaya yönelik çabalar, milletimiz tarafından takdir görmez; yeri ve zamanı geldiğinde de cevabını verir. Burada özellikle yolsuzluk soruşturmaları aslında ekonomimiz için olumlu bir gelişmedir. Hesap verilebilirlik, şeffaflık, kamu kaynaklarının çarçur edilmesini önlemeye yönelik yargının tutumu takdir edilmesi gereken ve özellikle saygı duyulması gereken bir tavırdır. Kamu kaynakları hepimizin. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı çarçur edilirken, yargının buna sessiz kalmasını beklemek, hukuk devletinde ve demokraside mümkün müdür? Elbette ki yargı, yolsuzluk yapandan da hukuka aykırı davranandan da hesap soracaktır. Yapılan budur; yoksa aksi takdirde her şey layüsel olur; herkes istediğini yapmaya kalkışır ve burada özellikle yargı süreçlerine zarar vermeyecek, yargıyı etkilemeyecek, yargıyı etkilemeye yönelik çabalardan, davranışlardan, kaçınmak gerekir. Yargı bağımsızdır, yargı görevini yapar ama hiç kimse yargının yerine geçip hüküm dağıtamaz. Bugün yargının attığı her adım şeffaflıkla ve milletimizin gözü önünde gerçekleştirilmektedir. Hukukun üstünlüğüne inanan hiç kimsenin bu süreçten rahatsız olmaması gerekir. Çünkü yargı kim olursa olsun suça karşı hukukla yürür. Kimseye de hukuk dışında bir zırh koruma tanımaz. Yargı ne suçluyu saklar ne de suçsuzu lekeler. Yeter ki hukuk konuşsun, yeter ki yargı, kendi mecrasında özgürce ve tarafsız şekilde işini yapsın. Adalet yerini bulduğunda ekonomi güçlenir, yatırım ortamı canlanır, toplumsal güven artar. Bu vesileyle sürece dair sabırlı, sağduyulu ve adalet temelli yaklaşılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanan herkesin bu sürece destek olması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

‘MASA BAŞINDA BU DEĞERLENDİRMELERİ YAPMADIK’

Yargı Reformu Strateji Belgesi hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Orada 264 hedef var. Bu hedeflerin içerisinde özellikle kurumsal kapasitenin daha da güçlendirilmesi ve süreçlerin hızlandırılmasına yönelik birtakım yenilikler, hedeflerimiz var. Yine ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik soruşturma aşaması, kovuşturma aşaması ve infaz aşaması 3 de birbirinden değerli aşamalar ve toplumu suçtan korumaya yönelik önemli düzenlemeleri içeren paketler önümüzdeki günlerde milletvekillerimizin huzuruna arz edilecek. Tabii özellikle hukuk yargılamalarının gecikmeksizin sonuçlandırılması ile ilgili alacağımız tedbirler, birtakım sadeleştirmeler var. Duruşmaların uzun sürmemesi, ceza davalarında duruşmaların kesintisiz devam etmesi, ara vermeden karara ulaşılması, delillerin öncelikle baştan toplanmış olması; tüm bunlar özellikle uygulamadan kaynaklanan birtakım problemleri çözecek önemli tespitlerimiz oldu. Bunu yaparken masa başında bu değerlendirmeleri yapmadık. Yaklaşık 1-1,5 yıl tüm taraflarla görüştük, hukukçularımızla görüştük, akademisyenlerimizden görüşler aldık. Hukuk fakültelerimizden, barolarımızdan ve yargıda görev yapan hakimlerimiz, savcılarımızdan, tüm kademelerden aldığımız görüşler ve vatandaşlarımıza da açtık. Vatandaşlarımız internet yoluyla bizlere ulaştı. 55 bine yakın görüş vatandaşlarımızdan geldi ve tüm bunlar değerlendirilerek 264 öncelikli hedefi belirledik. Önümüzdeki 2029’a kadar geçecek süreci takvimlendireceğiz ve adalete erişimi kolaylaştırmaya yönelik özellikle bazı düzenlemelerimiz olacak. Tabii ilk yargı paketimiz ceza adaleti sistemiyle ilgili. Burada 39 maddelik bir paket hazırlığımız oldu” dedi.

‘KİRACILARLA UYUŞMAZLIKLARIN YARI YARIYA ANLAŞMAYLA SONUÇLANDIĞINI GÖRÜYORUZ’

Ara buluculuk sisteminin önemli bir kısmını iş uyuşmazlıklarının teşkil etiğini de söyleyen Bakan Tunç, “İşçi ile işverenin dostane bir şekilde, barışarak masadan kalkmasını çok önemsiyoruz. Bu toplumsal barışa hizmet eden çok önemli bir durum ve bu anlamda da iş uyuşmazlıklarındaki zorunlu dava şartı ara buluculuk başarıyla sürüyor. Bugüne kadar 2 milyon 383 bin 924 iş uyuşmazlığı ara bulucuların önüne gelmiş, 1 milyon 112 bin 189 anlaşma sağlanmış ve eğer dava şartı ara buluculuk olmasaydı iş mahkemelerimizin ve 9’uncu Hukuk Dairemizin iş yükü çok daha artmış olacaktı” dedi.

Zorunlu ara buluculuk kapsamına kira uyuşmazlıklarının alınmasıyla ilgili de konuşan Bakan Tunç, “Komşuluk hukukundan doğan davalarda bir de tarımsal hizmet sözleşmelerinde, bunlarla ilgili zorunlu ara buluculuğu getirdikten sonra, özellikle kiracılarda neredeyse yarı yarıya uyuşmazlıkların anlaşmayla sonuçlandığını görüyoruz” diyerek 1 Eylül 2023’ten itibaren kira uyuşmazlıklarında toplam 348 bin 341 başvuru olduğunu, bunlardan 127 bin 418’inin anlaşmayla sonuçlandığını açıkladı.

Bakan Tunç, ayrıca ara buluculuğu Singapur Sözleşmesi ile uluslararası alana da taşıdıklarını belirtti.